Pages

23 Aralık 2011 Cuma



Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun. Kusuru örtmeyi marifet edin. İşte o zaman kusursuz olursun.   Mevlana

Bu söz patronuma gelsin .....

16 Aralık 2011 Cuma

olleyyyyy


Aylık doktor takibimizden süper haberlerle ayrıldık. İlaçlar işe yaramış tedavi iyi yolda ilerliyormuş.
Şu illetten tamamen kurtulunca şenlik yapacağız kararlıyız.
Ama bu haber bile havalara uçmamıza neden oldu. Ailecek çok büyük iş başarmışız gibi mutluyuz, gururluyuz :)

12 Aralık 2011 Pazartesi

Bu aralar bizimki yazar-çizer modunda.Çok anlıyormuş gibi bir elinde kalem bir elinde kağıt umurumda mı dünya diye geziyor. Bir de meşhur kitabımız var adı " dede". Bu ismi de içindeki dede figüründen esinlenerek kendi koydu.Kızım diye demiyorum çok yaratıcıdır :) Tabi yazı yazması  çekmece boşaltıp, iç çamaşırlarımızı salonun ortasına getirmesinden daha faydalı bir davranış orasını inkar etmemek lazım. Ama bugün yazı yazmanın da ne kadar facia bir durum olduğunu görmüş bulundum.

İşyerinden kullanılmayan bir proje getirmiştim.Kocaman kağıt Asya karalasın dursun diye. Bugün işten dönünce sevinsin garibim dedim. Evet sevinme kısmında sorun yaşamadık gayet mutlu mesut eskizlerine

arka fonda meşhur kitabımız "dede" :)
başlayıverdi. Çocuğun yaratıcılığına gem vurmayayım çizsin güzel evladım diye kendi haline bıraktım. Ama zaman geçti tabi. Uyku saati yaratıcılık dinlemez. Zaten gündüz de uyumamış doğru dürüst. Hadi yatalım dedikçe sanki poposuna kızgın ütü basıyorum. Sergilediği figürlerle " yok böyle dans " yarışmasına katılsak herhalde birinci olurduk.

Tabi dün dolunay vardı. 2 yaş krizine de ufak ufak girdik derken ağlama desibeli epey arttı. Yağlı güreş yaparak azıcık da kafama gözüme darbe alarak odasına götürdüm ama yatakta da mutlu sona ulaşamadık. Yarım saat süren yatak içi ağlama krizinden sonra sanki az önce ağlayan o değilmiş gibi şarkı söylerek uyudu. Ya da o sıra ben kendimde değildim ağlama sesleri bana şarkı sözü gibi geldi :))))

İşin özü 2 yaş sendromu umarım hergün tekrar etmez , yoksa bu ağlamaya dağ olsa dayanmaz 2 günde un ufak olur.

3 Aralık 2011 Cumartesi

18 ayda

Bugün itibariyle 18. ayımız doldu. Türkiye ve yavru vatan da kutlamalar devam ediyor :) Hatta bugün yaşasın yeni ayım diyerek decodere su döküp bozmak suretiyle kendi çapında bir kutlama yaptı. Tabi biz ebeveynler olarak bu kutlama sonrası cinnet geçirsek de ,kızımızdır evladımızdır 18 ayın hatırına kapı dışarı atmayalım yazıktır dedik :)

Bu arada,

18 ayda, ev çöp ev haline geldi. Yeri geldi aç kaldık

18 ayda, sabrımız sınandı ve ne kadar sonsuz bir sabra sahip olduğumuz ailecek tescillendi.

18 ayda ,eski hayatımızı unuttuk Çocuk yokken neler yapıyorduk bazen hatırlamıyorum bile.

18 ayda, çocuk sevgisinin nasıl hergün büyüyerek katlandığını öğrendik.

18 ayda, evde bir bebekle yaşamanın ne kadar zor ama gün geçtikçe de ne kadar keyifli ve eğlenceli olduğunu öğrendik.

18 ayda ,günde 3 saat uykuyla nasıl işe gidilip çalışılacağını öğrendik.


Bunlara rağmen 18 ayda, evlat sevgisinin hiçbir sevgiyle kıyas edilemeyeceğini öğrendik...........

19 Kasım 2011 Cumartesi

bronşiyal astım güncesi-1

Dün itibariyle teşhisimiz kondu. Bronşiyal astım.

Teşhise üzüldüm desem yalan söylemiş olurum. Hatta bunu duyar duymaz üzerime bir rahatlama geldi ,çünkü hastalığımız yaklaşık 1 senenin sonunda kesinlik kazanmıştı. En azından ne yapacağımıza ,nasıl bir yol izleyeceğimize karar verebilecektik.

Doktorumuzun dediğine göre tedavi uzun ve sabır gerektiren bir tedavi. Sürekli kontrol altında tutulacak ve şimdillik nebülizatörle sürekli buhar tedavisi uygulayacağız. Hırıltı ve öksürük arttığında ventolin, normal zamanda ise hergün pulmicort kullanacağız. Eve profesyonel bir nebülizatör aldık artık hastaneye zırt pırt gitmekten kurtulduk. Ama bizim küçük hanım makinanın fıssss sesini duyunca sanki etini kesiyorlarmış gibi yaygara yapmasa daha iyi olacak. Hadi akşamları uyurken veriyorum anlamıyor ama sabahki dozajları uyanıkken alıyor ve deyim yerindeyse apartmanı inletiyor. Hep o hastanedeki hemşirenin suçu aslında. Çocuğun burnuna maskeyi dayayıp zırt diye buharı verince ödü koptu ve hala bu korku devam ediyor. Neyse zamanla alışacak başka çaresi yok.

2 sene boyunca kontrol altında tutulduktan sonra deri testi yapılacakmış. Deri testinin durumuna göre de tedavi şeklimiz uzayabilir ya da bitebilir. Onun için bir kesinlik yok malesef. 1 sene boyunca evde yaptığım koca karı ilaçlarının çok az faydası oldu, o yüzden bu tür hastalıklarda profesyonel önlem şart. Ama hala" bilmem kimin kızı da astımdı 1 ay pekmez yedi geçti" diyen insanlar var. Tamam bunlar yararlı şeyler ama bu hastalığı malesef pekmezle balla atlatamadık. Onlar sadece hastalık zamanı kısa sürekli rahatlama sağladı.

1 ayın sonunda kontrolümüz var. Bakalım tedavimiz nasıl gidecek ??

Bu arada bu çocuğa bakamıyorlar sürekli hasta diyenlerin de teşhisten sonra nasıl bir bahaneyle karşıma çıkacağını da merak etmiyor değilim..

13 Kasım 2011 Pazar

kökün kurusun bronşiolit

        Geçen Kasım ayında başladı herşey. Aynen bugün olduğu gibi. Gece odasına gittiğimde çocuğun neredeyse nefes alamaz hale geldiğini farkettim. Apar topar acile gittik. Ventolin buhar ,antibiyotik tedavisi geçti gitti dedik. Haydaa o da ne 1 ay sonra gene gece aniden fenalaşma ,gene acil yolları gene ventolinler buharlar. geçen sene 4 kere bronşiolit olduk. 3 kere de akciğer filmi çekildi !!!! Ben 30 yaşındayım 3 kere ciğer filmi çektirmemişimdir. Çocuk 1 sene de 3 kez çekildi. Tabi sonuçlar ne çıkıyor derseniz ciğerler temiz, gel de düşüp bayılma. En son doktor film istediğinde bence çektirmeyelim sonuç hep aynı oluyor dedim diye fırça yedim. Tabi biz cahil ana babalar ne bilirdik ki. Mecbur paşa paşa çektirdik sonuç gene temiz. O doktoru orada boğmak istedim.

    Bugün ise gene hırıltı zırıltı şikayetleriyle acilin yollarını arşınladık. Zaten 3-4 gündür öksürüğü vardı ve bricanyl kullanıyorduk. Ama görünen o ki pek fayda etmemiş. Sabah kalktığımızda göğüste hırıltı ve sürekli öksürük hali mevcuttu. Başıma gelecekleri bildiğim için hemen doktora gittik ve bingo gene bronşiolit olmuş. Doktora göre alerjik kaynaklı,bu kadar sık olması normal değil. Eeee tamam da deri testini de 3 yaşına kadar yapmıyorlar. Ne yapacağımızı şaşırdık. Allah başka dert vermesin tamam ama bu da ne pis bir hastalıktır. Yapıştı yakamıza bırakmıyor bizi. Şimdi alerji doktoruna gideceğiz bakalım durum ne olacak. Ne illet birşeysin bronşiolit kökün kurusun inşallahhhhhh....

Not: Bu hastalığın dermanını bana söyleyene yat, kat,beşi onu ellisi bir yerde ne varsa alacağım :)

6 Kasım 2011 Pazar

Bayram gelmiş Neyimeeeee

Burdan tüm yetkililere sesleniyorum. Dini bayramlar çocuklu ailelerde, aile ziyareti yerine 5 yıldızlı tatile çevrilsin.
Hatta 0-6 yaş arası çocuğa sahip aileler evden dışarı çıkmasın otursun evinde yan gelsin yatsın.

Ne bir bayram temizliğim var ne de adam akıllı bayram gezmelerim. Sabahtan beri çocuk viyaklaması dinliyorum kafam oldu bin beşyüz. Kavurmada yiyemedim zaten sinirim tepemde. Az daha ağlarsa bizim ufaklığı kavurup mideye indireceğim. Bayram benim neyime hee neyime ...

3 Kasım 2011 Perşembe

Bu aralar pek mutsuzuz be blog. Biz büyükler gündemdeki olaylar nedeniyle, evdeki minyatür de yaklaşan 2 yaş sendromu nedeniyle mutsuz mutsuz geziyor. Sanki ona ne oluyorsa kendi kendine sendroma giriyor. Eee be evladım derdin yok tasan yok, ev geçindirme, işe gitme, ev işi yapma gibi derdin de yok ne diye sendroma girersin bilmem. Asıl sendromu biz analar her gün yaşıyoruz haberiniz yok.

Neyse efendim bizim hanım bugün itibariyle 17 aylık oldu. Bıdı bıdı konuşuyor ama tarzanca. 3-5 tane anlamlı kelimesi var. Bir de çok lazımmış gibi ilk argo kelimemizi de öğrenmiş bulunuyoruz. Hiç hazetmediğim "oha" kelimesini bakıcımızın oğlundan bir güzel öğrenmiş. Öyle ki yerli yerinde kullanıyor. Aylardır gözün nerde diyoruz bilmiyorsun ama küfüre gelince şıp diye öğreniyosun.

Bunların haricinde bu aralar diğer moda kelimemiz ise " iççiyom" Günlerce bu iççiyom ne diye düşünürken bunun "istiyorum" olduğunu anladık. Ama işin kötü tarafı sürekli "iççiyom " demesi ve ne istediğini de bilmemesi !!!! Ne istediğini bilemeyince de bir ağıt tutturuyor ki evlere şenlik. Yakında komşular bu çocuğa işkence yapıyorlar diye sosyal hizmetlere başvururlarsa şaşırmam.

Mesela geçen gece yatağına yatırınca gene bir isteme krizine girdi. Önce "hayır yatma vakti geldi" dediysem de o benimle aynı fikirde olmadığı için ağlamaya başladı. Serde erkeklik var ya bir kere hayır demişim geri dönmek de yok, ağlasın susar dedim ama nerdeeee. Yarım saatin sonunda "lanet olsun ne istiyosan al da uyu" moduna geçtim. Tabi bu seferde hanıma hiç birşey beğendiremedik. Ağlaya ağlaya uyudu. Bende bu yarım saat içinde hayatı sorguladım, sinirim geçsin diye 500 kere 10'a kadar saydım. Bu kızı alıp duvara yapıştırsam ne olur diye düşündüm. Sabrımın ne kadar çoğaldığını düşünüp kendimi tebrik ettim falan ..

Gene de nasıl bir şirinlik muskası varsa bunlarda yaptıkları o kadar işkenceye rağmen 1 gülüşleriyle herşeyi unutuyorlar. Var ya Asya normalde senin yaptığını bana başkası yapsa hiç düşünmem kolundan tuttuğum gibi kapının önüne koyarım. Ona göre kıymetini bil :)

21 Ekim 2011 Cuma

Kaç gündür yazacağım ama elim bir türlü klavyeye gitmedi. Tam ilham geldi demişken şehit haberleri ile sarsıldım gene yazamadım. Ne yazabilirdim ki ? Birilerinin ocağı yanmışken benim kızım da şöyle yedi, böyle konuştu mu deseydim ? O ailelerin acısı bizim acımız oldu, beraber göz yaşı döktük.O andan itibaren hala beynim uyuşuk , aklım hayalim almıyor. Oğlunu kaybeden ailelerin yerine kendimi koyuyorum aklımı kaçıracak gibi oluyorum. Böyle bir acı bu dünyada yoktur sanırım.

Biz bile 1,5 sene baktığımız yavrumuza gözümüz gibi bakarken ,20 sene boyunca büyütüp beslediğin, koklamaya kıyamadığın evladını bir ana nasıl toprağa versin. O orada yatarken kendisi sıcak yatağında nasıl uyusun. Allahım sen hepsine sabır ver. Elimizden birşey gelmiyor barış istemekten başka.

2 gündür herşey anlamını yitirdi. Ne saçma şeylere üzülmüşüz onu anladım. Yok bebeğim uyumadı, yok 2 yaş sendromuna girdi; yok ağladı vs. vs. Yemişim sendromunu ağlamasını. Evladım sağ salim yanımda ya niye kendimi kahredeyim. Meğerse en büyük hazine  yanımda olmasıymış. Şehit haberlerinden sonra asla şikayet etmedim. Bu gece 05.50 de uyanmış umrumda olmadı.Başka zaman olsa sinirimden kuduran ben bu sefer kızıma sarıldım ve şükrettim. İyi ki yanımdasın dedim ve evladı yanında olmayan anneleri düşünüp gene kahroldum.

Lütfen lütfen ama bu savaş bitsin artık. Hiçbir anne evladından sonra ölmeyi haketmiyor....

15 Ekim 2011 Cumartesi

doğru bildiğimiz yanlışlar

Çocuk yetiştirirken büyüklerimizden bize miras kalan yanlışlar var. bunların başında ise "aman sıkı giydir üşümesin, evi iyice ısıtın çocuk hasta olmasın"  gelir. Meğerse bu böyle değilmiş. Hülya çok güzel anlatmış gerisini ordan okuyalım

http://hulyanintunasi.blogspot.com/2011/10/sosyal-medyadan-cocuk-saglgna-iliskin.html

4 Ekim 2011 Salı

geliyorrrr geliyorrrr

16 ayımız dün itibaren doldu. Hani annelerimiz babalarımız derler ya nasılda büyüdünüz zaman nasıl geçti anlamadık diye,bende şu anda o moddayım. 16 ay nasıl geçmiş hayret diyorum. Uykusuz ve sıkıntılı olduğum dönemler de zaman geçmez zannederken meğerse su gibi akıp geçmiş. 

Ama tam zorlu dönemler bitti, kendi kendine yürüyor, katı gıdalara geçişimiz tamamlandı derken bu aralar terrible twonun ayak seslerini duyar gibi oluyorum. Bir inat ,bir ağlama aldı başını gidiyor. Eskiden "aaa bak kuş" " aha da ördek" derken oyalayabiliyorduk ama şimdi o oyalama dönemi bitti. vatandaş gözünü açtı ,yemiyor artık bu numaraları :)

Şimdi istediğini cebren ve hile ile gerçekleştirme çabalarına girdi. Resim mi çekiyorum ver ben çekeceğim diyor. Telefonda mı konuşuyorum  ,aaa nasıl olur da Asya Hanım'ı atlarım da ona telefonu vermem. Sen misin bunları yapmayan al sana koskocaman ağlama sesleri
İstediğini yapsam annelik disiplinine ters. Bu sefer çoluk çocuğun maskarası oluyorsun. Herşeyi ağlayarak yaptırmaya çalışıyorlar. Yapmasam bu ağlama sesini kafam kaldırmıyor. Maşallah çin işkencesi gibi bir başladı mı ağlamaya susmuyor velet. 2 gündür ağlama sebebi ise elinden oyuncakları alıp kendisini yatağa götürmem. Neymiş hanımefendi onlarla yatacakmış. Dün bilgisayarın mouseyla bugün ise oyuncak laptopla yattı ( bilgisayar mühendisi mi olacak ne )

2 yaş sendromu bize jaws gibi yaklaşıyor .Allah tüm ebeveynleri korusun. Amin :)


24 Eylül 2011 Cumartesi

ev hanımlığını öğrenmenin yolları



5 senedir evliyim evimin tastamam düzgün olduğunu bilmem. Temiz olsa dağınıktır, toplu olsa pistir. Ya da bir odası düzenliyse diğeri kesin darmadumandır. Demek ki beynimin ev kadınlığı bölümü çok gelişmemiş güdük kalmış :)

Geçen arkadaşım bu sitenin linkini attığımda çok beğendim. Benim gibi ev işi özürlüler için tek tek anlatılmış. Henüz yeni bir site sanırım ama eğlenceli olduğu kesin. Belki gözatmak isteriniz

şimdi ev hanımı oldum :)

20 Eylül 2011 Salı

bu aralar

Bu aralar bizde yeni gelişmeler yok. Ya da var ama hayatın karmaşası arasında kaybolup gidiyorlar bilemiyorum. Tek gelişme gelen eylül ayıyla beraber hastalık dozajımızın artması. Ailecek salya sümük geziyoruz. Allahtan yatak döşek yatan birileri yok. Hoş yatacak derece hasta olsam bile evde bir bebekle nasıl yatıp dinlenebilirim orası da ayrı konu. Geçen sene kızımın her hastalığında hayatı kendime zindan eden ben , bu sene nispeten daha rahatım. Geçen sene hastalık rekoru kırıp 15 günde bir acile giden kızım bu sene hastalıkları daha hafif atlatma eğiliminde. Zaten acilde tanıştığım annelerin bana tek  söyledikleri " bu sene hastalanır ama seneye rahat edersin" olmuştu. Bakalım öyle mi olacak ??

Bu aralar dişler son sürat çıkmaya devam ediyor. Üst köpek dişlerimiz 39 derece ateşle beraber çıkmıştı. Ateş sağolsun her diş çıkarma döneminde bizi yalnız bırakmıyor. Çok vefalıdır bizden ayrılamaz. Bu arada diş döneminde çocuk ateşlenmez diyen doktorlara "halt etmişsiniz siz " demek istiyorum. Şimdilik 13 adet dişle ortalıkta salınıyoruz. Leblebi bile yiyoruz ama çorbaların içindeki haşlanmış patates ve havucu itinayla tükürüyoruz . 1 hafta tıka basa yiyip ,1 hafta Somali'dekilere üzülüp hiç birşey yemiyoruz. Böyle bir yaşamsal döngümüz var. O yüzden aylardır aynı kilodayız. Gram ilerleme yok.

Bu aralar İstanbul'un trafiğine,havasına,yaşam kalitesine lanet edip niye burada yaşıyoruz diye sayıp sövüyoruz.
Yani bu aralar bebek neşeli ama anne baba mevsimden midir nedir biraz melankolik ...

12 Eylül 2011 Pazartesi

bunamba

Bizim kız gözleri gördüğünden beri avizelere hayrandır. Hele ki eski  Türk filmlerinden fırlamış taşlı avizeler favorimiz. Geçen gün de bizim holdeki taşlarla süslü lambayı babasına gösterip hıı hıı diye ne olduğunu soruyordu. Babası da" bu lamba" dedi. Bizimki de tekrarladı "bunamba"

Artık tüm lambalar bunamba :))

9 Eylül 2011 Cuma

al sana, al sana ...



Sen misin çocuğum uyumadı diyen ??

Sen misin çocuğuma bağırdım pişmanım diyen ??

Al sana 38,5 derece ateşli bir bebe. Allahın sopası yok

Keşke sağlıklı olsa da uyumasa......

8 Eylül 2011 Perşembe

pişmanım :(

1,5 saat boyunca uyutmaya çalıştığım kızıma en sonunda kızıp sesimi yükseltttiğim için pişmanım. O neticede bir bebek sabırlı olması gereken benim. Beni ne kadar delirtse de sakin olmam gerek. Allahım sen bütün annelere sonsuz sabır ver.

7 Eylül 2011 Çarşamba

Adele LIVE: Rolling in the deep




Sabah akşam dinlesem bıkmam. Öyle çok sevdim bu şarkıyı. Tabi bizim küçük hanımda benim gibi vuruldu. Bu şarkı çıkınca pür dikkat kesiliyor.



2 Eylül 2011 Cuma

nazar boncuğumu aldım geldim

Hamilelikten beri birbirimizi takip ettiğimiz sevgili anne büyürken beni mimlemiş. Çocuğumuzun en övülesi özelliklerini yazmamızı istemiş. Düşündüm de gerçekten çocuklarımızı pek övmüyoruz. Hoş ben normalde de çocuğumu öven biri değilim. Nazar değmesinden çok beni dinleyenlerin "amma kıymetli çocuğu var" demesini istemememdir.. Her ebeveyne çocuğu en mükemmel çocuk gelir çünkü. Benim yanımda da biri çocuğunu övse içimden "amma da attı diyesim" gelir ne yalan söyleyeyim :)

Neyse efendim sadede geleyim madem böyle bir mim aldım yanıtlamasam olmaz. Hem ben de çocuğumu övmek istiyorum benim neyim eksik :)

*En başından başlarsak kızım beni doğumda hiç üzmedi. Gayet kolay bir normal doğum yaptım.
* Gaz sancıları hiç olmadı desem yeridir. Kolik bir bebek değildi ( kolik değildi ama sabah akşam arı gibi vızıldayıp beni deli etmeyi başardı )
*1 yaşına kadar iştahı iyi bir bebekti. Yemek konusunda bizi üzmedi. (1 yaşından sonra azıttı o ayrı :) )
*Gece uykuları 2 aylıktan sonra düzene girdi. Akşam 20.00 dedin mi yatağına girer. Rahatsız olmadığı sürece de 1 kere kalkıp su içip yatar.
*Çok hareketli bir bebekti , hala da öyle. Öyle koyduğun yerde kalan çocuklardan hiç olmadı ki olmasın da zaten. Çocuk dediğin keşfeder ,hareket eder.
*Kendinden yaşça büyük çocuklara bayılır. Yanlarına gidip onlarla oynamak ister. Sosyal yönü iyidir.
*1 yaşından sonra inanılmaz gözlem yeteneği gelişti. Ne yaparsak bizi tekrar etmeye başladı. Ayrıca bıcır bıcır konuşuyor. Şimdiden bir çok kelime haznesine sahip.
*Çok güzel dans eder. Ellerini kollarını kıvırır, yeni yeni figürler sergiler. Bu yeteneği umarım büyüyünce körelmez. Güzel dans edenlere bayılırım çünkü .
*Bana düşkündür ama başkasına da emanet etsem sesini çıkamadan durur. çok sorun çıkarmaz İlla beni aramaz. Tabi 3 aylıktan beri bakıcı da kalmasının nedeni olsa gerek.

Valla sıktım sıktım ancak bu kadar iyi huyu çıktı. Bizim ki biraz huysuz virjin olduğu için çok da iyi huyu yok :) Şaka bir yana gerçekten de zor bir çocuğa sahibim. Doğduğundan beri çok huysuz herşeye ağlayan, suratsız bir bebekti. Sonradan güler yüzlü oldu. 9 aylıktan sonra düzeldi derken 1 yaşından sonra gene sapıtıp dünyayı bize dar etti. Çok hareketli 2 dk. oturmaz tabi beni de oturtturmaz. Hayırdan anlamaz inadına yapar. İstemediği bir şeyi asla yaptıramayız , çok inatçıdır. Ancak biz alttan alırız o asla almaz.15 aylık tipiyle bizi terbiye ediyor şimdiden. Dışarıya gezmeye gittik mi karı koca sinirden saçlarımızı yolup eve geliriz. Yolda elimizi tutmaz illa tehlikeli yerlere doğru gider, oradan alırsak kendini yerlere atıp ağlar. böyle minik bir canavardır benim kızım. Ama benim gözümde akıllı bir bebektir. Tüm huysuzlukları fazla zekasından dır :p
Eeeee kargaya yavrusu kuzgun gözükür diye boşuna dememişler :)

19 Ağustos 2011 Cuma

tatil mi o da ne ??

Yıllık izine çıktım. Böyle yazınca pek güzel oluyor ama gerçek durumda o kadar da güzel birşey değilmiş :)
Geçen hafta bu zamanlar anneme gidip kızımı ona satıp yatıp yuvarlanmanın hayalini kurmuştum ,ama küçük hanım benimle aynı fikirde değilmiş sanırım. Ve her zaman ki gibi onun hayalleri gerçekleşti benim ki değil :),

Hafta başında ana kız anneanneyi ziyarete gittik. 3 gün kalıp dinlenmekti maksadım. Nasılsa yemek yapan var, bir de kızı dedeye verdim mi değmeyin keyfime dedim. Ama başka evde olmanın nedeniyle sanırım bizim ki birden koala yavrusu gibi paçama yapıştı. Annemin "ben uyuturum" , " ben yediririm" istekleri bile bizimki tarafından kabaca reddedildi. Tamam beni herkesten çok sevsin istiyorum ama azıcık da dinlenmem için başkalarına da gidebilir değil mi :)

Geceleri tam bir felaketti. Sürekli beni yanında istedi. Yatırırken yanından kalkmayayım diye resmen üstüme yattı. Tabi kendisi fosur fosur uyurken ben sürekli dürtüklenmekten dolayı 1 gr uyuyamadım. 3. günün sonunda ise yaz günü çocuğu hasta ederek bir de vicdan azabı yaşadım. Artık terledi mi , cereyanda mı kaldı ne olduysa üşütüvermiş bizimki. Salya sümük geziyor şimdi de. Tam da yolculuk öncesi çok sevindim bu habere. İlaçlarını aldıktan sonra daha iyi oldu ama 7 saatlik bir araba yolculuğunda bizi neler bekliyor bilmiyorum. Tek bildiğim annelerin tatili olmuyor.


11 Ağustos 2011 Perşembe

öksüz köy :((

Çok korktuğum çekindiğim hastalıkların başında gelir. Ama hastalıktan korkmak onu silmek anlamına gelmemeli.
Devlet yetkililerimizde çok korkuyor olacak ki bu köyün yakınına bile yanaşmamışlar !!! Okuyunca çok üzüldüm linki paylaşmak istedim. Belki bir büyükbaş okur da kendinden utanır . Yazı için tık tık..

1 Ağustos 2011 Pazartesi

korkunç bir kilim

Bu aralar karı koca zihin fukaralığı yaşıyoruz. Zaten zeka fışkıran tiplerden değildik, çocuk da olunca uykusuzluktu, yorgunluktu, ağlama sesiydi derken geriye kalan yarım aklımızda buharlaşıp gidiyor.

Cumartesi günü eve yeni dolaplar geldi. Ben 1 saatte kurulur biter diye hayaller kurarken işimiz 4 saatte bitti. Tabi bizim ufaklık adamlara baktı ağladı, matkabı gördü ağladı, uykusu geldi uyumadı ağladı derken 4 saat kulağımda bir vızıltı ile dolaştım. Eee anne olmak kolay değil değil mi :)  Ertesi gün de kocamla temizliğe giriştik. Sağolsun kocacım en sonunda isyan  bayrağını çekip " al çocuğu git ben her işi yaparım" dedi. (Kocanız ev işi mi yapmıyor, doğurun bir çocuk. Haftasonları da önüne seçenek sunun ev işi mi bebek bakımı mı diyin. Mr. Muscle gibi temizlik yapmazsa ne olayım ) Tabi bu hikaye böyle bitmiyor ben gene de yardım ettim :)

Neyse efendim akşam oldu evdeki eksiklikler toparlandı, hadi bir de hazır yapmışken markete gidelim dedik (hay demez olaydık ). Bizim ufak yer canavarı özgürlüğünü ilan etti edeli ne pusette oturuyor, ne adam gibi yürüyor. Yere bıraksam koşarak en tehlikeli yerlere gidiyor, müdahele de bulununca da en çirkef haliyle kendini yerden yere atıyor. Ben de suratımda eblek bir sırıtışla etrafa " eheheh aslında çok usludur , bugün aksiliği tuttu" bakışları fırlatıyorum. Neyse efendim baktık bu böyle olmuyor attık kızı alışveriş sepetine , bende geriye kalan boş puseti sürmekle meşgulum. Marketin orta yerinde baktım bizim ki ayaklandı sepetten sarkıyor. Kocam ise bir ürünle ilgileniyor , koştum tuttum çocuğu. Çocuğun kolunu bacağını kırmadan ayrıldık o bölümden. 5 dk rafların arasında dolaştıktan sonra bir baktım bizim pusetin aynısından duruyor bir yerde. Çok da kullanılan bir puset olmadığı için birden heyecanla eşimi dürttüm

ben. : hayatım baksana bizim pusetin aynısından
eşim : (biraz merakla pusetin yanına yaklaşarak) ne aynısı yaaa basbaya bizim puset
ben :  ???!!!!---- hihahahahahooooooohahahaha

Yarım saat bu duruma güldüm desem yeridir. Hem puseti başıboş market köşelerinde bırakmışım, görünce de tanımak yerine hiç üstüme alınmayıp birde bizim pusetin aynısında diye böbürleniyorum. Aklıma geldikçe gülüyorum salaklığıma :))))) Ahhh kızım ahh kafa bırakmadın ki adam da  ...



Macera burada bitti sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Bizim olaylar yatana kadar vuku bulur .Bizim kapalı balkonu da oyuncak odası yaptım. attım bütün oyuncakları oraya girsin dağıtsın ,oynasın dedim. Markette bu şirin kilimleri görüp 3 tane aldık. balkona atalım çiçek gibi olsun ortalık diye. Tabi bize göre hiç bir problem yoktu gayet de şirin oldu. Ama tabi hanım kız bizimle aynı fikirde olmadı. Resmen korktu kilimlerden. Tamam korku konusunda çok entresan bir kızım var. Mesela sarı balonlardan çok korkup diğer renktekilerle oynar. Çimenleri ellemez.Oyuncak kirpisi var onla bir gün oynar, ertesi gün dünyanın en korkunç yaratığını görmüş gibi kaçar ama kilim nedir yani ??? Balkona sokamadık hanımı bas bas bağırdı. En sonunda biraz alıştı ama gene de kilim hariç her yere oturuyor. Eğer yanlışlıkla eli değerse tiksinip elini üzerine sürüyor :)) Tabi bana bir sürü malzeme çıktı büyüyünce sen kilimden bile korkardın yavrum diyip Erol Taş gülüşü yapmak istiyorum .

Bu postu okuyabildiyseniz çocuklu hayatın ne kadar renkli olduğunu anlamanız lazım. Olay anlarında sinirlerim tepeme çıksa da sakin zamanımda düşününce kendi kendime gülüyorum. Komik bu çocuklar yahuu :))

24 Temmuz 2011 Pazar

sabah sabah Amy :(((

yaz , sıcak, dis ve sonunda istahsızlık

Kızım 2640 gr ile doğdu. Resmen oyuncak bebek gibiydi. 3.5 ay anne sütü + mama ile besledim. Sütüm normal doğum yapmama rağmen 4. günün sonunda geldi ve asla yeterli olamadı ( bu da hala içimde yaradır ) 3,5 ayın sonunda işe başlayınca, benimde pompalarla sağdığım süt gün içinde toplam 50 cc edince meme işini terkettik.  1 yılın sonuna kadar çok güzel gelişim gösterdi. Tombiş bir bebek olmasa da kilosu ve yemesi gayet iyi sınırlardaydı.


Ama ne olduysa 1. yaş gününden sonra bu büyü bozuldu. Yemekleri reddetmeye sadece suyla karnını doyurmaya başladı.Anne bebek sitelerinde bebeğin zorlanmaması gerektiği yazıyor. 3 makarna tanesi bile yese doyarmış. Ya da gün içinde yediği 1 köfte bile büyümesi için yeterliymiş. Buradan hepsine saygılarımı sunuyorum çünkü yok öyle birşey. Ya da bizim kızda tutmadı bu kurallar.

 1 aydır zorla yemek yedirmiyoruz ve sonuç.Yemek yemiyor !!!!  Günde neredeyse 2 biberon mama içiyor ve her gün köfte yiyor ve sonuç .Kilo kaybetti !!!

2 gündür zorla ağzına yemek koyuyorum ve yiyor. İlk başta ağlayıp reddediyor ama sonra " aaa bak ne güzelmiş , hadi bizde yiyelim" diyince yiyor. Tamam havalar ısındı, azı dişleri zorluyor (hatta bugün farkettim ki 2 azı dişi birden çıkmış) Ama yemedikçe hepten huysuz huzursuz bir bebek oldu. Açlıktan ağlıyor ama yemiyor. Tabi benim sinirler hop oturup hop kalkıyor bu arada ..Habire su içerek açlığını bastırmaya çalışıyor ama o da soruna çare değil :(

Birkaç gündür sıcak yemekleri de reddediyor. En sevdiği şeyler köfte ve zeytinyağlı yemekler. Artık püre de yemek istemiyor, illa taneli yiyecekmiş.O yemekleri de çatala takıyoruz kendisi yiyor. Tabi arada havada uçuşan fasulye ve köfte parçalarına rastlamak mümkün ama o kadar da olacak. Yesin de ne şekilde olursa olsun. Dişlerdeki hasssasiyetten dolayı soğuk gıdalar daha çok hoşuna gidiyor sanırım. Bu aralar zaten köfteye sarmış durumda. hergün 2 tane yiyor. Bebeklerin kendi vücut düzenine uygun yemekler yediklerini biliyorum
Sanırım bizim hatun bu aralar proteine ihtiyaç duyuyor. Bakalım bu köfte sevdası ne zaman son bulacak.

21 Temmuz 2011 Perşembe

1 tas su..



Bizim su alacak paramız var ama onların yok ...Bu sıcak havalarda hayvanların su bulması neredeyse imkansız. Bu yüzden lütfen bahçenize, sokağınıza, camınızın önüne ya da herhangi bir yere hayvanlar için 1 tas su koymayı ihmal etmeyin. Komşularınız bütün kedi köpeği başımıza topladın diye çemkirirse de o tasla kafalarına vurun belki insaniyetleri geri gelir.

19 Temmuz 2011 Salı

kulaklık tak iş arkadaşını sevindir

İşyerinde 9-18 çalışıyoruz. Yani iş arkadaşlarıyla toplamda 9 saat yanyana diz dizeyiz. Buradan iş arkadaşlarıma ve ofis ortamında müzik faciası yaratan ofis insanlarına sesleniyorum. Allah aşkına alın bir kulaklık sizde rahat edin bizde rahat edelim. Tamam iyi hoş ofis ortamında müzik dinlemek güzel ama ben o TRT 3 konserlerinden beter olan müzik tarzını dinlemek zorunda da değilim. Hayır anlamadığım bunu gayet güzel de belirtiyorum ama inatla bu müziği açmak niye ???

Zaten kafamı allak bullak eden bir işim var bir de üstüne dinlediğim arabesk müzik beni benden alıyor. Tamam bende her türlü müziği dinlerim , efkar basar Orhan Baba açarım. Yeri gelir kafamı yormayacak pop müzik dinlerim ama her gün sabah akşam bunları dinlemekten fazla doz aşımına uğradım. Ayy bayılazammmmm......

15 Temmuz 2011 Cuma

gece terörü

Kızımın gece uykuları hastalık, diş vb. durum olmadıkça düzenlidir. Geceleri sık sık uyanmaz. Uyanırsa da mamasını içer geri uyur. Fakat birkaç gündür kendini hafifçe belli eden ağlamalar dün gece resmen çocuklardaki gece terörüne döndü.

Gece 3.30 da bir ağlamayla uyandım. Su vermek için odasına doğru gittiğimde ağlamaların derecesi azalacağına iyice artmaya başladı. Kendini kasıp beşikte nerdeyse takla atar pozisyonlara girmiş yatakta debeleniyordu. Kucağıma alıp pışş pışşlamaya başladım ama nafile. Sesler giderek yükseliyor. Bu arada eşim olanı biteni anlamak için odaya girdi ama  kızım onu gördükçe deli gibi kaçmak istiyordu daha çok ağlıyordu. Önce ne olduğunu anlamadık fakat daha sonra aklıma bunun çocuklarda görülen gece terörü olduğu geldi.  Kızımın da belirtileri onu gösterince kendisini yeterince sarsmadan ağlama krizinden çıkmasını bekledik. Gerçekten de deli gibi ağlamalarla dolu 30 dk. nın sonunda bizim küçük terörist uykuya daldı.

Bu 30 dk yı gözleri açık avazı çıktığı kadar ağlayarak geçirdi. Eşime onun şu an uyuduğunu söylesem de nasıl uyuyor, bu bal gibi uyanık diye beni tersledi :)) Gerçekten de olayın ne olduğunu bilmesek uyanık olduğuna garanti getirebilirdik.

Gündüzleri yeterince uykusunu alamayan, korku ya da endişe taşıyan çocuklarda gece terörü daha sık görülürmüş. Bizim hanım zaten gündüz uykusunu sevmeyen bir birey. Gün içerisindeki aşırı uyarılmaları bize sanırım ağlama krizleri eşliğinde geri gelecek. Bu krizlerin tek iyi yanı bebeğin bunları hatırlamıyor oluşu.

--------------------------------------------------------------------------------------------------

Uyku Terörü ya da Gece Terörü olarak adlandırılan durum çocuklarda özellikle 3-4 yaşlarında sık olarak görülür. Genellikle uykuya daldıktan bir süre sonra oluşan şiddetli ve 45 dakikaya kadar panik nöbeti halindedir. Çocuk çığlıklar atarak uykusundan uyanır, yatağında oturur veya ayağa kalkar. Korku içindedir, şaşkındır, üstündekileri çıkarmak, yastıkları fırlatıp atmak gibi amaçsız hareketler yapar. Bağırır, ağlar anlamsız sesler çıkarır veya konuşur. Kaçma gibi korkulu davranışlar gözlenir. Çocuk uyandırılamaz. Söylenenleri anlamaz, sorulara yanıt vermez, anneyi babayı tanımaz, sakinleştirilemez. Etrafındaki kişileri tanımıyor, duymuyordur. Uyandırılmaya, sakinleştirilmeye çalışılsa da başarılı olunmaz. Taşikardi (çarpıntı), hızlı soluk alıp verme, terleme görülür. Uyku terörü bittiğinde çocuk çok kolay bir şeklide uykuya geri döner. 

Uyku terörü tıbbi olarak tehlikeli değildir. Anne baba nöbet sırasında çocuğun yaralanmasını önlemek dışında çocukla fazla temas etmemeye çalışmalıdır. Çocuğu yatıştırmaya çalışmak atakların daha da kötüleşmesine sebep olur. Sakin bir şekilde gözlemlemek yeterli olur. Yaralanmasının ve bir kazaya uğramasının engellemek için evde önlemler almak gerekir.

Bu ataklar sık olarak ortaya çıkıyorsa, çocuğun gece korku ve rüyalarına neden olabilecek gündüz olayları dikkatle gözden geçirilmelidir. Gün içersinde yaşanılan endişe, korku, kaygı gibi olaylar bunların zemininde yer alabilir. Bunun yanında dikkat çekmeyen başka olaylar da ruhsal olarak çocuğu etkilemiş olabilir.

Uyku terörü anne ve babalar için yıpratıcıdır. Anne baba hiçbir şey yapamıyor olmak nedeniyle endişeli ve korkuludurlar. Anne Babanın nöbetler sırasında çocuğun yanında olması yeterlidir. Çocuk kendiliğinden sakinleşecek ve uyandığında bu nöbeti hiç hatırlamayacaktır.
Çocukta atağın ne zaman başladığı, hangi saatlerde başladığı veya uyuduktan ne kadar sonra başladığı konularında bir uyku günlüğü tutmak ve tipik olarak nöbetin başlayacağı düşünülen saatlerin hemen öncesinde çocuğu düzenli olarak uyandırmak yararlı olabilir. 

Uyku terörü sorunu olan çocukların %3’ünde bu durum her gece meydana gelir, %50’sinin ailesinde de görüldüğü için genetik geçişli olduğu düşünülür. Dramatik bir tablo olmasına rağmen psikiyatrik bir bozuklukla ilişkisi saptanamamıştır. Genellikle ilaç vermekten kaçınılması önerilir.
Eğer nöbetler sabaha karşı oluşuyorsa ve havale veya epilepsi krizi geçiren bir kişide olduğu gibi kasılmalar varsa epilepsi kuşkusu ile EEG çektirilmesi gerekir.

Uyurgezerlikle yakından ilişkisi bulunmaktadır. Her iki bozuklukta benzer EEG bulguları saptanır ve çoğu çocuğun ailesinde de iki bozukluktan biri bulunur. Nadiren ileri yaşlara kadar devam eder.

Dr.Ruhi Çakır






-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

14 Temmuz 2011 Perşembe

sözün bittiği yer ..



Akşamdan beri içim acıyor. 13 şehit 7 yaralı asker. Ne diyeyim ki Allah ailelerine sabır versin. Ama ne için ölüyor bu gençler ?? Hala çözüm bulamıyorlar ya bu duruma ben artık birşey diyemiyorum.

Eskiden böyle durumlarda hiç değilse tv ler eğlence yayınlarını keserlerdi. Şimdi o da yok. Utanmasalar dansöz oynatacaklar. Bugün şu medyadan iyice nefret ettim...

6 Temmuz 2011 Çarşamba

kaza geliyorum demez ...

Dün akşam eşim işten erken dönünce kendimizi sokağa atalım istedik. Evimize yakın Yemek Center diye bir mekan var. İçerisinde küçük küçük lokantaların olduğu kapalı bir alan. Bizim minik de yeni yeni yürüdüğü için hadi oraya gidelim en azından tehlikesizce yürür dedik !! Tabi bunu söylerken  yarım saat sonra olacaklardan haberdar değildik.


Resimdeki gibi kayar kapılar mevcuttu gittiğimiz yerde. Bizim civciv önde bende arkada içeride geziniyorduk. Tabi ufaklık yeni şeyler keşfedeyim diye her yere giderken kapının camlarını tutuverdi. Ben daha atıl kurt moduna geçemeden kapı yana açılınca olanlar oldu. Bizim hanımın da eli kapıyla aynı ivmede yana kaydı. Bu arada parmakları kapının kasası ile cam arasına sıkıştı. Ben o panikle çocuğun parmaklarını bir hışımla çektim. Allahtan hasarsız atlattık bu durumu. Birazcık canı yandı o kadar. Ama o korku bana 1 hafta yeter sanırım.
Çocuk resmen gözümün önünde kaza geçirdi. Yani gözümün önünde olması da onu tehlikelerden koruyamıyor. Şunu anladım ki bir çocuğun en güvende olduğu yer annesinin karnı...

3 Temmuz 2011 Pazar

sessizligin sesi



Koca kişisi pazar pazar işyerinde. Kara kuzu öğlen uykusuna daldı. Ben ise aylardır pazar günü olmadığım yerdeyim , yani evimdeyim. Şu an sessizliğin sesini dinliyorum ve buna bayılıyorum.. İyi pazarlar.....

1 Temmuz 2011 Cuma

29 Haziran 2011 Çarşamba

4 MEVSİM KELEBEK...



Bu güzellikler şu anda yatak odamın duvarını süslüyor. Hem çok basit hem de çok keyifliler.
Nasıl yapıldığı burada....

28 Haziran 2011 Salı









Bu da her akşam yatmadan önce okuduğum ve elime alır almaz uyuyakaldığım kitap. Halbuki sıkıcı da değil ama nedense bu kitapı elime aldığımda 5 dakika içerisinde göz kapaklarım istemsiz olarak kapanıyor. Kapağına uyku ilacı mı döktüler diye düşünmüyor değilim Ama yılmadım elbet bitireceğim seni Kafka.....

27 Haziran 2011 Pazartesi

DİKKAT MAYMUN İŞTAHLI VAR

Resim yazısı ekle
Burcumun gereği midir yoksa karakterim gereği midir bilmem çok maymun iştahlıyım. Bir anda kararlar alıp bir anda coşup uygulayıp bir anda da fısss diye sönerim. Bu aralar diğer bloglarda gördüğüm keçe işlerine merak sardım. Bir anda keçe insanı olup siparişler verdim. Sonuç nedir ?? Tabi ki o iş her zaman ki gibi 2 günlük uğraşım olup 3. gün tamamen unutuldu . Neden böyleyim bilmem ama bu durum bazen canımı sıkıyor. Hiçbirşeyi tam yapmadığım için evin içi yarım duran örgüler takılar ve el işleriyle mevcut. Birgün bu yarım eşyaların canlanıp gece yatağımda beni boğacağından korkuyorum. Allahtan çocuğu yaparken maymun iştahlılığım tutmadı da 9 ay hamileliği sabırla bekleyip çocuğu sapasağlam dünyaya getirdim :))



Bu aralar da evi şıkır şıkır her daim düzenli, bir o kadar da hamarat olan bayanlara çok özeniyorum ama tembellikten de geri kalmıyorum. Hem çalışıp hem çocuk sahibi olup hem de evi her daim düzenli olan bayanlar söyleyin hele bu işin sırrı nedir ?? Evi düzenleme duası falan var da geceleri gizli gizli bunu mu okuyorsunuz bilmiyorum ama bu sırrı bulmazsam ana haber bültenlerinde çöp ev olarak boy gösterebiliriz. 



23 Haziran 2011 Perşembe

HAFTASONU HEZİMETİ




Haftanın 6 günü çalışınca gezme tozma işi 1 güne sıkışıyor. Koskoca !!! 1 günde herşeyi yapmaya çalışırken bir de hava muhalefeti ile uğraşıyoruz


Pazar günü arkadaş grubumuzla buluşacağız. 8 tane ana 8 tane bebek ve 8 tane baba ile. Ama ne oldu , havaların sıcaklığı 11 derece birden düşüp bonus olarak da sağanak yağmur tepemize yağacakmış ... Şaka gibi yaa.
Organizasyonu iptal etmemiz de imkan dahilinde olmadığı için mecburen gideceğiz. Ama hayalimizde bebeleri güneş altında parka bahçeye salmak vardı. Şimdi kapalı ortamda o kadar bebekle nasıl eğleniriz hiç bilmiyorum.

Bu sıralar bizimkisi zaten açık -kapalı- yarı açık farketmiyor her yerde mutsuz. Geçen hafta gittiğimiz bir yerde çimenlere oturup etrafa öldürücü bakışlar attı. Daha doğrusu çimenlere de oturmadı garibim . Ne yapsın hayatında çimen mi gördü . İlk başta ben bunlara oturmam diye ağladı. Sonra örtü serdik oturttuk. Bu seferde örtünün sınırları dışına çıkamadığı için ağladı.  Acıktı ağladı, yemek yemedi daha çok ağladı. 2 yaş sendromu var da 1 yaş sendromu falan da mı var acaba ?? Çocuk yaşına girdi gireli huysuz virjin oldu resmen.


14 Haziran 2011 Salı

NE DESEM BİLEMEDİM..

Eskiden bahar diye bir mevsim vardı.Tabi kendisini 2 senedir göremiyoruz. Özletti kerata kendini.
Bu sene sanırım yazı da kaybettik. Kendisi bir ara ceeee demişti bize ama şimdi gene kayboldu. Yıllardan beri süregelen ozon tabakası muhabbetinin ne denli ciddi olduğunu şimdi daha iyi anlamaya başladım. İlk başta söylenenler insanlara masal gibi gelse de şu anda ciddi ciddi mevsimsel krizler yaşıyoruz galiba

2012 geyiği de gerçek mi olacak acaba diye düşünmeden de edemiyorum. Ya da kıyamet dediğimiz şey nedir ?? Din kitaplarında yazılan olaylar aslında şu an yaşadığımız durumu tasvir etmiyor mu ?? Aslında kendi kıyametimiz kendimiz hazırlıyoruz farkında değiliz. Sürekli iç savaşlar, hayatta yaşadığımız stres ,insanın bencilce doğayı kendine ait sanıp diğer yaşam alanlarını ihlal etmesinden ala kıyamet belirtisi mi olur.

Zaten bir ev halkı olarak ara sıra küçük kıyametler yaşıyoruz. Şu anda evin en küçük ferdi diş çıkarma döneminde olduğu için evin içinde sürekli cinnet anı var. Üstüne de yakalandığı boğaz enfeksiyonu da bonusumuz oldu. Yaklaşık olarak 4 gündür fotosentez yaparak yaşıyor diye tahmin ediyorum, çünkü hiç bir şey yemiyor. Gizli saklı yerlerinde yeşil yapraklar var mı diye kontrol ettim ama bulamadım. Bizimki farklı bir tür sanırım :)

Şaka bir yana bebeklik zor iş vesselam. Yok dişti, yok aşıydı derken sürekli ağrılardan ağrı beğeniyorlar. Tabi ebeveynler de kafaya huni takıp geziyor bu arada. Evet evet karar verdim bebeklik zor zanaat..

13 Haziran 2011 Pazartesi

AGRESİFİM ,KOMPLEKSLİYİM...

Sonunda bir seçimin daha sonuna geldik. Daha doğrusu etrafımızdaki lider kirliliğinden,agresif tavırlardan ve birbirimize olan seçim hıncından arındık. Tabi şimdilik !!!
Bu gibi durumlarda çok geriliyorum. Öncelikle kendi aramızda bir saygı oluşturamadık sanırım. Ne zaman birbirimizin fikirlerine  karşı saygılı olacağız işte o zaman ülkeme demokrasi gelecek. Bunun içinde çok fırın ekmek yememiz lazım sanırım. İlk başta liderlerin silekelenip kendine gelmesi lazım.

İnanın tv bile izlememeye gayret ettim bu dönemde. Ne zaman haberleri açsam ağzından salyalar akıtan liderlerle karşılaşmak beni gerdi. Zaten ülkece zor yaşam şartları altında yaşıyoruz ,tam eve dinlenmeye geliyoruz hooooop tv de bağıran birileri daha. Niye böyle agresifiz bilmiyorum ama bu çirkin yapımızdan vazgeçsek iyi olacak.

Böyle siyasi temalı yazıları da hiç sevmem ama ne yapalım bizde sesimizi buradan duyuruyoruz. Ülkemdeki mutsuz azınlık olarak bloglar da yakında kapatılmadan yazalım düşüncelerimizi.

3 Haziran 2011 Cuma

İYİ Kİ DOĞURMUŞUM

Geçen sene bu zamanlar saat tam 20.56 da bizim minnak kuzu gözlerini hayata açtı. Tam bu zamanda anne baba olduk. Kızım evladın nasıl güzel olduğunu, birisini koşulsuzca sevmenin nasıl birşey olmadını öğretti bize. İtiraf etmem gerekirse ilk doğduğunda da kızımı seviyordum ama zaman geçtikçe,ona emek verdikçe , zorluklarına katlandıkça daha da çok sevdim ve bu sevgi kartopu gibi her geçen gün büyümeye devam ediyor.
 Geçen gün eşim biz bayanlara şaşırdığını söyledi. Niye diye sorduğumda ise 'hiç bir akıllı insanın kendi rahatını bırakıp, çocuk yapıp hayatını allak bullak etmesini anlayamıyorum'' dedi. Düşününce aslında erkekler arasında yaptığımız şeyin delilik olarak addedildiğine karar verdim :)

Çocuk yap , kaka temizle, gece boyu uyuma, zombi gibi işe git. Akşam gel bebeğine yemek yap, eşyalarını yıka ütüle, gene uykusuz kal.......ve bu liste uzar giderrrrrrr.....

Ama bunları yapmasak bir evladı bu kadar çok sevebilir miydik acaba ?? Bir evladımız olmasa sevginin sonsuz olduğunu, birini bu kadar sevmeye şaşırdığımızı nasıl öğrenecektik ?? Bir evladımız olmasa dünyanın en saf en masum yaratıklarını nerede görecektik.

Canım kızım yaşadığım en büyük aşk sensin ve hep öyle kalacaksın. Umarım evren sana mutlu olacağın sağlıklı bir yaşam sunar. İyi ki doğmuşsun , iyi ki seni doğurmuşum.

17 Mayıs 2011 Salı

HERE I'M

Sonunda internet bağlantıma ve dolayısıyla bloğuma da kavuştum. Evdeki modem bozulunca bloğuma ister istemez post giremedim. Sağolsun exper bilgisayar modemi tamir edeceğiz diyip 2 hafta bizi bekletti. Tamir ettiği modem ise gönderilen modemden daha bozuk çıkınca küfür ede ede  başka bir modem aldık. Bu aralar morphy kanunları bizim kanunların yanında halt etmiş zaten.Elimizi neye atsak başına aksilik geldi. hepsi eşimin suçu ama , ben tam bir sevgi kelebeği modundayken o herşeyin aksini düşünür ve işi de hep aksi gider.

Geçenlerde kızımıza puset alacaktık dükkana girdik tam alıyorken pusetin bozuk olduğu anlaşıldı. Ellerinde başka olmadığı için 1 haftada getiririz dediler. 1 haftanın sonunda pardon ama bu puset bu hafta gelmez dediler. İyi madem dedik iptal ettik. Bu sefer netten alalım dedik ve aldık. 2 hafta oldu puset muset yok. gümmrüğe takılmış gelemiyormuş. Biz puset alana kadar çocuk evlilik çağına gelecek. Neyse canım üzülmeyeyim o zamana kadar torun tombalak sahibi olur, gelen puseti de onlara  armağan ederiz.

22 Nisan 2011 Cuma

PARFÜM

Parfüm almayı oldum olası becerememişimdir. Bir tane parfüm alırım yılllarca onu kullanırım. Başka kokular almak aklıma bile gelmez.Zaten diğer konularda da fazla dişi olduğum söylenemez :))
Strawberry sitesini bilen bilir. Online kozmetik alışverişi yapılan bir site. Tabi yurtdışı menşeeli olduğu için daha ucuza alışveriş yapıyorduk ki asparagas mı yoksa gerçek mi olduğunu bilmediğimiz bir haberle kapanacağını öğrendik.Bari son kez alışveriş yapalım da öyle kapansın diyip iş yerindeki dişi kişiliklerle birleşip parfüm almaya karar verdik

Dedim ya ben beceremem bu iş diye. Dedim arkadaş sen evdeki parfümleri torla topla getir de bari ona göre koku alayım. O da sağolsun neredeyse 1 valiz dolusu parfümü almış gelmiş. Onu kokla bunu kokla derken 10 dk.nın sonunda burnum koku alamaz hale geldi. Benim de zaten kafam yeterince karıştığı için hiç birini beğenemedim. hep öyle olur zaten, ne kadar çok ürün varsa beğenmek de o kadar zor olur. Sonunda hiç koklamadığım bir ürünü almaya karar verdim. Bendeki de deli cesareti işte. Dünya para ver ama ne olduğunu bilme...

Nasılsa Burberry alıyorum ne kadar kötü kokabilir ki dedim ve London kokusunu sepete attım. Bugün itibariyle de elime ulaştı. İlk sıktığımda 'bu ne ya resmen kolonya kokuyor ' diye cemkirirken 5 dk sonra 'hımm fena değil sanırsam' demeye başladım. Yarım saat sonra da başka parfüm almış ofis dişileri 'tüh yaa bizde bundan alsaydık ' demeye başladı :) Şimdide sürekli parfümü sıktığım bileğimi kokluyorum. Koku nasıl tarif edilir bilmem ama hafif ve karizmatik bir koku. (bende parfümü amma övdüm hee , sanki burberry babamın oğlu :) ) Neyse efendim yani güzel koku arıyorsanız bence deneyin derim yani işte o kadar.

19 Nisan 2011 Salı

doğumgünüsü

Hazirana az kaldı. Bizim hanımın 1. yaş gününü kutlayacağız nerdeyse. Zaman nasıl geçti klişesini yapmak istiyorum çünkü gerçekten de zaman nasıl geçti anlamadım. İlk doğduğunda günleri sayardım. 2 aylık bebekler bana kocaman gelirdi . Bizimki ne zaman böyle olacak derdim ki bir baktım nerdeyse yaşı gelmiş.

İlk düşüncem doğumgünü yapmama üzerineydi. Zaten küçük parti yapsam da anlamayacak diyordum. Ama sonra birisinin lafıyla harıl harıl hazırlıklara başladım. Şimdi anlamasa bile ileride güzel bir anı olur dediler kanıma girdiler :))

Photoshopta habire süs yapıyorum. İşi gücü serdim grafik tasarımcısı olacağım neredeyse. Bakalım sonuç ne olacak bende merakla beklemekteyim.

16 Nisan 2011 Cumartesi

Cumartesi işe gelmek ..

Cumartesi çalışmaktan nefret ediyorum . Hatta cumartesi çalışmayan insanlardan daha çok nefret ediyorum. Sakın yanıma gelip cumartesi için yapılan planlardan bahsetmeyin.Sonrasında siz mezara ben hapishaneye düşebilirim ...

Zaten sağolsun patroncağazım saat 15,00'te biten mesaimi 3 haftadır 18,00-19,00 gibi bitiriyor. Bakalım bugün kaçta çıkmayı başarabileceğim. Bu postu da mesai saatleri içerisinde giriyorum. Ohh olsun işte. Sen bizi haftasonu zorla mesaiye bıraktırırsan bende mesai saatlerini böyle harcarım işte.

Strawberry' de kapanacakmış diye duydum zaten, moralman çöktüm iyice. Hatta kapanmadan bir adet parfüm alıp maddi açıdan da çöktüm. Bu kadar çöküntü içerisinde çalışmak olmaz. Hoş eve gitsem ne olacak ki. Dağ gibi çamaşır ve bulaşık beni bekliyor.  1 adet yavru ve koca da aç aç yüzüme bakacak. Bu sefer de işe gidip kurtulur muyum diye düşüneceğim. Arılar bile çalışan annelerden daha az çalışıyor yeminle....

13 Nisan 2011 Çarşamba

DEPRESYONA KESİN ÇÖZÜM

Hamilelikti , lohusalıktı, bebekti, ev işleriydi derken  1.5 senedir bir bunalımdan çıkıp diğer bunalıma girdim. Bu sene bitmek bilmeyen kış mevsiminin de buna katkısını unutmamak lazım tabi !!

Ben sinir krizleri geçirirken bizim küçük hatun da bu arada büyüdü.Akşama kadar olan mesaisi çekmece ve dolap boşaltmakla geçiyor. Onun işi de zor tabi akşama kadar bir dünya çekmece boşaltmak her babayiğidin harcı değil :) Bu arada bende evde olduğum vakitlerde dağılan çekmeceleri karga tulumba eski haline getirmekle yükümlüyüm.

Şimdi bunalım ve çekmece hikayelerini birleştiriyorum sıkı durun..... hın hın hın hın hın hın hınnnnnnnn ( gerilim filmi efekti )
Geçenlerde arkadaşla muhabbet ediyoruz.Bugün çok iyi hissediyorum kendimi dedim. O da okuduğu bir kitaptan bahsediyor bana. Kitapta depresyondan kurtulmak için dolaplarınızı bozun yeniden yerleştirin diyormuş. Bu evdeki kötü enerjiyi mi ne atıyormuş sanırsam. Bingo dedim işte bu...... Akşama kadar çekmece toparlamanın mükafatını alıyorum . Ne kadar mutluyum anlatamam. Yani tavsiyem odur ki depresyona girersenin eğer çıkmak için önce çocuk doğurun, o ayaklanıp çekmeceleri döküp saçınca sizde depresyondan kurtulmuş olursunuz :))

12 Nisan 2011 Salı

Bu aralar fena halde iş hayatına takmış durumdayım.Geldi bahar ayları gevşer gönül yayları modunda gezinip duruyorum. 6 senedir iş hayatının içindeyim. sevdiğim bir iş yaptığım söylenemez. Stresli bir çalışma ortamındayım.Üstüne eklenen çoluk çocuk derken sinir stres katsayımda önemli bir artış oldu. Çocuk da yaparım kariyerde diyenler halt etmişler efendim. Ya çocuk yapacaksın ya kariyer.

Secret mi yapsam ne yapsam acaba ?? Evren de benim sesimi duyar mı,bana mutlu olacağım , kendimi geçindirebileceğim bir iş verir mi dersiniz ??
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...