Pages

22 Ağustos 2012 Çarşamba

b.ok gibi bir tatilden gelip kafamı dinleyeceğim derken b.ok gibi bir gündemle karşılaşmak herşeye tuz biber ekti.
Adamlar gencecik askerleri , sivilleri, çocukları keklik gibi avlarken biz ağzı açık tv.ye bakmaktan başka birşey yapamıyoruz :(
Artık o kadar uyuşmuş bir toplum olmuşuz ki tepki bile gösteremiyoruz. Siyasiler zaten kendi oylarının derdinde. Ağızlarından salyalar akarak nefret söylemleri yaparken birkaç Mehmet'i düşünen yok.

Hadi biz bir şekilde yaşadık ettik ama çocuklar için gerçekten çok endişeli ve üzgünüm. Suç bizde ama onlara bilinçli bir toplum yaratamadık. Koyun geldik koyun gideceğiz .....

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Dalgacı Eşek

Blog yazmayalı da epey olmuş. Niyeyse bir kere ara verdin mi yazmaya o tembellikle aylar geçiyor.Aslında hep buralardayım ama blog okumak yazmaktan daha kolay geldiği için tembel tembel etrafa bakınıyorum.

Bizim kızçe de büyüdü 2 yaşını bitirdi.Gelsin diye dört gözle beklediğim döneme girdi. Artık derdini anlatabiliyor bize. Bıcır bıcır konuşuyor. Tabi bazı laflarını sadece ben anlıyorum. Ne demişler malı sadece sahibi anlar :)
Bu sıralar şarkıya da başladı.Tabi repertuarımızın baş köşesinde  Pepee'nin "canım annem" şarkısı var. Aynı bölümü 50 milyon kere izleyince kendi kendine ezberlemiş. Ben ona kızınca hemen annem canım annem diye şirinlik yapıyor kendince.Tabi bende sinir minir kalmıyor :)

Bir tane de hayvanlı kitabı var ayı ,kuş, eşek diye bakıp bakıp söylüyor. Dün de kuzenim gelmişti, açmış kitabı ineğin olduğu resmi gösterip "bak bu annem " diye gösteriyor sonra da bana bakıp keh keh gülüyor . Vay eşek sıpası dedim. 2 senelik hayatı var ama bize de lafı çakıyor .Şimdiden inek yaptı bizi .

Bir de babası konusunda 180 derece değişti.Eskiden adamcağızı evden kovardı yanıma yaklaştırmazdı şimdi ise varsa yoksa babası. Sabah oyun oynuyorlardı ben salona girdim diye kovaladı beni. Neymiş içeri girmeyecekmişim hatta gözüne bile gözükmeyecekmişim. Hani yanlış mı duydum diye "Asyacım gideyim mi " diye sordum.( Bak bak bende güya şeytanlık yapıyorum. ) Ama yanlış duymamışım gitttttt diye çemkirdi . Biz buna besle kargayı oysun gözünü sendromu diyoruz. Ama yakındır birşey ister benden. Ben de o zaman Gittttt diye çemkiricem Asya Hanım sen görersin :)

12 Mayıs 2012 Cumartesi

doktor kontrolü

Doktorumuzu geçtiğimiz aylarda değiştirmiştik. Yeni doktorumuz nebülizatörü hayatımızdan çıkardı. Sayesinde aerochambera geçiş yaptık. 2 aydır karı-koca  her gün dua ediyoruz. Ne güzel bir aletmiş o öyle. Bir kere 15 sn. de işlem bitiyor ,ne ses var ne gürültü. Nebülizatör işkenceymiş meğerse haberimiz yokmuş.

2 aydır ise 1 kere atak geçirdi ama eskiye oranla daha kolay atlattı bu durumu. Öksürük 15 gün sürdü. 6 saatte 1 ventolin tedavisiyle atlattık çok şükür. Hastaneye gitme , yatma durumları olmadı. İlk defa bir atağı evde atlatmış olduk. Bu bizim için tarihi bir an.

Bugün ise rutin kontrolü vardı. Rıza Bey muayene etti ve görünürde bir şeyin olmadığını flixotide' ı günde 1 kereye düşürmemizi söyledi. 1 ay sonra ise tamamen bırakacağız. Yaz aylarında vermeyi çok uygun görmedi. Öksürük aksırık olursa tekrardan başlayacağız. Bir daha ki kontrol sonbahar ayında. Hastalık v.b durumlar olmazsa gitmeyeceğiz. Umarım öyle olur da yaz dönemini kazasız belasız atlatırız

10 Mart 2012 Cumartesi

hastane yolcuları kalmasın

Bloga zaten çok az yazı giriyordum. Hastalık dönemi açılınca bu süre epey uzadı.

Bu sene kışı geçen seneye göre nispeten kolay atlatmıştık. Geçtiğimiz ay  kontrole götürdüğümüzde doktor durumunun iyi olduğunu ilaçlarını yarı yarıya azaltmamız gerektiğini söyledi. İlk hafta normal geçerken sonraki haftada hafif burun akıntısı ve öksürük başladı. Önce çok önemsemedim ventoline başladık.Ama daha sonra ateşi çıkınca ters giden birşeyler olduğunu düşünüp acile doğru yol aldık. Gerçekten de boğazı iltihaplanmış. Hiç istemesem de antibiyotiğe başlamak zorunda kaldım. Tabi aradan 3 gün geçti bizimkinin hırıltıları ve solunumu arttı ,pazar günü gene acillere yollandık. Nefes açıcı iğneler ,ciğer filmleri, buharlı ilaçlar derken akşamı orda etmişiz.

Pazartesi sabahtan ilk işimiz kendi alerji doktoruna götürmek oldu. Adamın bin bir nazıyla muayene girdik. Neymiş efendim randevusuz hasta bakmak prensibi değilmiş. Tamam da bu senin hastan ve çocuk acil olarak geliyor. Nasıl randevu alıp günlerce bekleyeceğiz onu da bilmiyorum. Ve muayene sonunda da çocuğun durumunun kötü olduğunu söyleyip 2 gün yatış verdi. Demek ki randevu için  birkaç gün daha beklesek ne olacaktı bilemiyorum. O zaman o doktoru elimden kimse alamazdı sanırım.

2 gün yatış yaptık ama o 2 günü ne siz sorun ne ben söyleyeyim.Çocuk o kadar hastalığı unutup kaplan kesildi.  7/ 24 kendini yerden yere attı, bağırtısı da cabası. Tüm kat çığlıklarıyla inledi. Hatta bir ara o kadar çaresiz kaldım ki yatıştırıcı ilaç vermelerini istedim ama astımlı diye vermek istemediler. Ama artık o kadar zaptedilmez hale geldi ki 48 saat dolmadan çıkardılar.Daha doğrusu kovdular :) Hastaneden çıkarken verdikleri kağıtta genel durumu bölümüne de huzursuz yazmışlar . Ben biliyorum zaten benim çocuğum doğuştan huzursuz ama gene  de bu durumu tescillemiş oldular :)

Çocuk nasıl kendini parçalamışsa evde 2 gün boyunca uyukladı, yorgunluktan gözünü açamadı desem yalan söylemiş olmam. Tabi bu arada olan da bize oldu. 24 saat kucağımda 12 kg.luk bir kütleyi taşımaktan her yerim ağrıdı, sinirden dolayı mideme kramplar girdi. Allah hastanede uzun süre yatanlara sabır versin , ben 2 günde pert oldum.

Geçen sene şubat ayının sonunda , bu sene de mart ayı başında hastanede yattık. Seneye nisan ayında da bir ziyaret bizi bekliyor sanırım. Şimdiden psikolojik olarak kendimi hazırlasam iyi olacak :)

Bu arada alerjik bebe anaları için bir grup kurulmuş. Bakmak isterseniz

allerjikcocuklar@yahoogroups.com

20 Şubat 2012 Pazartesi

Evet gene bir bronşiyal astım güncesinde beraberiz. 2 aylık takip sonrasında geçen hafta doktor yoluna düştük. O kadar şanslı günümüzdeydik ki meteoroloji fıtrına uyarısı yaptı, dışarısı buz kesti. Aslında o zaman anlamalıydım başıma gelecekleri bunlar bize bir işaretti :)

Hastaneye girmemizle bizimkinin cırlaması bir oldu zaten. Aradan 2 ay geçtiği halde unutmuyor da . Deve gibi hafıza var. Hastane içindeki mız mızlanması doktorun asistanını görmesiyle yerini haykırışlara bıraktı. Doktorun odasına girdiğimizde ise kulağımızın çınlamasından dolayı bir süre anlaşma sağlayamadık. Adam neyiniz var diyor biz karı koca boş boş adama bakıyoruz :) En sonunda kendimize geldik de kontrol amaçlı orda olduğumuzu söyleyebildik. Adama da kızmadım değil. 20 aylık çocuk burayı 2 aydır unutmuyor,sen ise 50 yaşındasın ama 2 aydır bizi unutmuşsun.Yeni hasta gibi bir de neyiniz var diye soruyosun. Bunu yazdım bir kenara :)Neyse...

Muayene bittikten sonra bizim ufak hanımı babası dışarı çıkardı ki biz adamla normal insanlar gibi bağrışmadan anlaşabilelim diye. Tedavi gayet iyi ilerlemiş. Ciğerlerinde sorun görmedi. Buharlı ilacı 1.5 ay daha kullanıp keseceğiz. Atakları engelleyen ilacı 3 ay daha kullanıp tekrar kontrole gideceğiz.Geniz akıntısı var onu kesmeliyiz dedi. Gece öksürükleri ondan oluyormuş meğerse.Onun için de ilaç yazdı.Sabah akşam burnunu temizleyin, gece süt ,mama içirmeyin dedi. (Zaten 13 aylıktan beri gece beslenmesini kesmiştim.) 

Kontrol sürelerinin araları uzamaya başladı. Ya doktor Asya'yı uzun zaman görmesin diye bilerek uzatıyor ya da gerçekten iyileşme var :)


2 Şubat 2012 Perşembe

evim evim güzel evim

Koskoca İstanbul'un bu aralar tek çilesi var, o da kar. 31 yıllık İstanbulluyum şahsen böyle kara kışı hiç görmedim. Küresel ısınma diye bizi yıllarca yiyen zihniyet şimdi de kalkmış mini buzul çağı geldi diyor. Demesine gerek yok zaten yaşayarak öğrendik. Gerçekten de mini buzul çağı diye birşey varmış.

Geçen hafta bakıcımız oğlunun ameliyatı dolayısıyla zorunlu izne ayrıldı. El mahkum kayınvalide 1 haftalığına bize geldi. 1 haftanın sonunda hasta oldu kadıncağız.Bize sağlam gelen hasta çıkıyor nedense :)
Bakıcımızın süreyi uzatmasıyla bize de teyze yolları gözüktü. Önce sabah götürür akşam getiririm modundaydım. Ama meteoroloji benim gibi düşünmedi tabi. Çocuğu bıraktığım andan itibaren öyle bir kar yağdı ki 4 gündür eve gelemiyorum.

Pazartesi akşamı koskoca büyükşehirin koskoca otobanında 2 saat mahsur kaldım.Allahtan koca kişisine o gün kavga dövüş kış lastiği taktırmıştım da yollarda kayarak bir yere toslamadım.Tabi bu soğukta çocukla bir yere gidilemediği için de o gün bu gündür teyzemde kalıyorum. 4 gündür aynı kıyafetleri giymekten giysiler keçeleşti, saçlarım yıkanmamaktan dolayı kendiliğinden rasta oldu desem çok da abartmış olmam yani.

Bugün en nihayetinde kar yağışının azalmasıyla birlikte kendimi eve attım. İnsanın cidden evi gibisi yok yani. Yıkanıp paklanıp, üzerime temiz kıyafetler giyince kendime geldim resmen. Minnak da yatağını özlemiş sesini çıkarmadan uyudu. 4 gündür aynı yatakta yatmaktan hortlağa döndüm zaten. Bizim hatunun kıçı başı ayrı oynadığı için rahat bir uyku uyuyamadım.

Ama gerçekten bu soğukta dışarda olanlara allah yardım etsin, biz 4 günde kendimizden geçtik. Hoş bizim rezilliğimizin kaynağı soğuk hava değil, soğuk hava için önlemini almayan sevgili belediye yetkilileri, kabak lastikleriyle otobanlarda slolom yapan araç sahipleri oldu. Allah onları davul etsin inşallah.

Millet söyleniyor İstanbul'a bir kar yağdı ağlıyorsunuz doğu da olanlar ne yapsın diyorlar. Ama şunu da belirteyim 5,5 sene Yozgatta kalıp -20 derecelerde yaşadım. Ama büyükşehirde yaşanılan rezillik hiç bir yerle mukayese edilemez. Küçük şehirlerde her yere yürüyerek gider gelirsiniz. En fazla üşürsünüz. Burada trafik kaosuyla birlikte sinir sisteminiz alt üst oluyor. Bunu da belirteyim efem.

Neyse sıcak yatak beni bekler. Behlül kaçar :)

18 Ocak 2012 Çarşamba

bu bu nedir bu ?

Bu sıralar ki favori kelimesi ""bu"
Herşeyi parmağıyla gösterip "bu bu " diye geziyor. Ebeveynler bu soru bombardımanı dolayısıyla isyanda. İşyerinde 9 saat duruyorum yorulmuyorum ama Asya'nın soru bombardımanı beni 1 saatte etkisiz hale getiriyor :)

Bu kışımız (maşallah diyeyim, popomu kaşıyayım ) şimdilik iyi geçiyor. Geçen sene ki hastalık bombardımanları yok oldu. O zamanlar her 15 günde bir cuma akşamlarını fiks acilde geçirdik. Tabi bu sene ki alerjik astımı teşhis ve tedavisinin de bu açıdan faydası çok oldu. 2 gündür gene öksürüğü var ama verdiğimiz ilaçlardan dolayı daha kolay atlatıyor.

Şu an ki en büyük problemimiz İstanbul'a yağan 3 cm lik karın hayatımızı felç etmesi. Sabahları bir adet bebekle otoparka gidip sıcak sularla arabayı çözüp,donmuş yollarda slolom yapmak pek iç açıcı değil. Soğuk ülkelerdeki aileler bu sorunu nasıl çözmüş acaba merak içerisindeyim.

1 Ocak 2012 Pazar

01.01.2012

2012 geldi hoşgeldi. Ben daha 2011 'e yeni alışmıştım halbuki.Tarih yazacaksam habire 2010 yazıp duruyordum.Şimdi de 2012 'ye alış alışabilirsen. Zamanın hızına yetişemiyorum 2 senedir. Çocuktan sonra olanlar oldu. Hayat bir anda hızlanıverdi. Olması gereken budur belki de bilemiyorum.

Yeni yıl akşamımız da maşallah pek güzel geçti.
Eşimle ben Köroğlu ile Ayvaz misali evde yalnızdık. Hal böyle olunca saat 23.00 'de koltuk köşesinde sızmak farz oldu :) Şu kız büyüse de akşamları rahat rahat dışarı çıkabilsek. Yoksa evde pineklemekten içimiz kokuşacak .

Neyse yeni yıldan hala umudum var. Gene hızlı geçen bir sene olacak ama belki de hepimiz için sağlık dolu olacak. Özellikle de kızım için... Belki büyük ikramiye bize çıktı şu an zenginiz bilemiyorum. Sağolsun piyangonun sitesi açılmıyor. Biletleri hala kontrol edemedik.

Böyle işte. 2012 bakalım bize neler getirecek . Görüp öğrenelim.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...